Selam Kitap Severler,ben geldim...Aralık ayı okumalarını sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.Hızlıca ilk kitabımdan başlıyorum..
Öğlen Paris'te Sekizde Chicago'da, Douglas Cowie;
Amerikalı yazar Nelson Algren ve Simone de Beauvoir arasında süren kıtalar arası aşk anlatılıyor kitapta. Amerika'da "gerçek insanlar" tanımak isterken onu hapishaneye ve alt sınıftan insanların arasına götüren Nelson'a aşık olan Simone ve ikisi arasında fasılalarla devam eden aşk hikayesi.
İşin tuhaf yanı Simone de Beauvoir'in Jean Paul Sartre ile olan özgür;evliliğe ve sadakate karşı olan tuhaf ilişkisi.Araya giren kadınlar,erkekler ve bunları birbirlerine anlatan özgür bir birliktelik;Sartre ve Simone ilişkisi.
Simone de Beauvoir'den hiç okumadım ama kitapta adı geçen iki eseri de merak ettim:İkinci Cins ( Beauvoir bu kitap nedeniyle birçok saldırıya uğramış.), Mandarinler( Bu kitapta da Nelson Algren ile olan ilişkisini anlatmış.)
Benim için Nelson Algren'in Altın Kollu Adam'ından sonra bu aşk hikayesini okumak çok güzel oldu. Yazarların hayatlarına dair kitaplar okumayı seviyorum. Merak edenlere önerimdir.Keyifli okumalar...
.
_Evridiki_
_Evridiki, Orfe’nin kavuşmak istediği sevgilisidir. Bir gün Evridiki'nin bacaklarına bir yılan dolanır. Sevgilisi bu yüzden ölüp yeraltına gidince, sevgilisini kaybeden Orfe de ona kavuşmak için büyük çabalar gösterir, ilahlardan yardım görme umuduyla, özlem içinde çalgısını çalıp dururken harikulade, ahenkli müzikler yaratır.
YOKSULLUKTAN ANNESİNİN AYAKKABILARINI GİYEN ÇOCUK: CHARLIE CHAPLIN – SUNAY AKIN
Mevsimin ilk kar taneleri Londra köprüsünün kulelerinde birikirken, Oakley Sokağı’ndaki tek odalı bir evde iki erkek çocuk, kırmızı kadife ceketini terzi makasıyla kesen annelerini seyretmektedir. Kadının, büyük oğlu Sydney’e ceketini bozarak diktiği palto ortaya
Yeraltı edebiyatının tanınan yazarlarından Algren. 1950’de, tam da büyük Amerikan rüyasının o tüm dünyaya pompalandığı yıllarda, toplumun yeraltına süpürdüğü ve oradan çıkış şansı olmayan bireylerin; hırsızların, uğursuzların, kaçakçıların, müptelaların, fahişelerin, pezevenklerin dünyasını çarpıcı şekilde dile getirdiği bu romanıyla Amerikan
Rénée [üvey anne] Gülüyor, Maxime'i [üvey oğlu] göğsüne bastırıyor, dudaklarından öpüyordu. O sırada, bir gürültü işitip başlarını çevirdiler. Saccard [koca] kapının önünde ayakta duruyordu. Müthiş bir sessizlik oldu. Renée kollarını Maxime'in boynundan yavaş yavaş ayırdı; başını eğmiyor, ölü gözleri gibi sabit, iri gözlerini kocasından